9 Mart 2013 Cumartesi

Babama Selam Söyle...


Babaannemi kaybettim…

Babamla aramdaki en büyük köprüyü…

Babamı kaybedeli 15 yıl oldu… Ama babamın anısını en canlı tutabilen kişi babaannemdi. Ne zaman yanına gitsem saatlerce, bıkmadan hep babamı anlatır; bazen çocukluğunu, bazen gençliğini; biraz asiliğini, biraz çocuk sevgisini…    Evde nerde oturur, ne seyreder, ne yer, neyi nasıl söyler… Bana-küçük kızına- nasıl seslenir, Hem de onu çok iyi taklit ederek arkamızdan neler söyler hep anlatır… Biz çocuklarına duyduğu büyük sevgiyi dillendirir durur… “Keşke size duyduğu sevgiyi gösterebileceği daha çok vakti olsaydı” der.

Daha önce hiç duymamış gibi dinlerim.  O ağlar ben ağlarım…  

Babaannem çok özel bir kadındır. Çok genç yaşta evlenmiş sanırım ilk kocasını sevmiş ondan çocukları olmuş kimi yaşamış kimi ölmüş… Sonra eşini kaybetmiş kanserden…  Evlat acısına eş acısı da yüklenmiş… Keşke bu kadarla kalabilseymiş… 

  Malatyalıdır babaannem…  Hala böyle uygulamalar var mı bilmiyorum ama el kapısına gidemez diyerek kaynıyla evlendirilmiş. Ses edebilir mi? Haşâ. Direnmemiş, boyun eğmiş… Ondan da çocukları olmuş kimi ölmüş kimi yaşamış…   Babamda ikinci eşinden yani kaynından olan çocuğu düşünsenize babamın ağabeyi     (öz desen değil-üvey desen hiç değil)  aynı zamanda amcasının oğlu…   Toplamda 9 çocuk dünyaya getirmiş ikisi bebekken ölmüş… Hani adıyla yaşasın deriz ya yeni doğana. Onlar adı konulsa da yaşayamamış…    

Sonra ikinci eşini kaybetmiş kanserden…     Fabrikada işçi olarak çalışmış emekli olmuş, başını sokacak ev almış çocuklarını büyütmeye çalışmış kendi başına…  Hiç birisi okumamış ama yetenekli olanlar varmış. Mesela Sabahattin amcam resimle ilgilenirmiş. Sokaklarda karakalem resimler çizermiş. 78 de kaybolmuş… Bir gün evden çıkmış bir daha ne ölü ne diri hiçbir haber alınamamış. Her kapı çalınışında adını zikrederdi belki odur diye…  İnsan ölüme alışıyor da kayıp bir başka zor.  Devrim babaannemin yuvasını yıkmış. Sağ sol olaylarının zirvede olduğu dönemmiş.” Ya yurt dışında ya da kim vurduya gitti” derdi hep. Bazen de okkalı bir küfür tutturup; “ belki de yaşıyor ama gelmek istemiyordur” derdi. Ben sadece fotoğraflarda tanıdım sabahattin amcam ben doğmadan silinmiş yaşayan aile nüfusumuzdan…   Tabi babaannem için bu asla böyle olmamış. Televizyondaki birçok programa başvurulmuş ama oradan da bir netice alınamamış…

Bu arada babaannemde yakalanmış hastalığa teşhis rahim kanseri olmuş; Her çeşidi bulunan aileye. Ama o direnmiş Ankara’da tedavi olmuş. İlk ve son kez o dönemde binmiş uçağa ne zaman anlatsa tekrar yaşardı o anları. Çok korkmuş…

Ben 12 yaşımdaydım Ali amcamın ölüm haberini aldığımızda. En büyük amcamız babaannemin ilk göz ağrısı nasıl bir acıdır tarifi olmaz, yaşayan bilmez, evlat acısı başka tabi… Amcam ölmüş kanserden… Uzun yıllar yurtdışında yaşadığı sonra da ailesiyle İstanbul’a yerleştiği için özlemde varmış...

Sonra Gülizar halam sıra bende demiş uzun, zorlu kanser mücadelesini kaybetmiş kan kanserine yenik düşmüş ardında altı çocuk… Halam tedavi görürken saçlarını kaybetmişti. Annemin gençliğinden kalma kalın tutam saçı vardı. Sandıkta dururdu. Sandık ne zaman açılsa ki ablamla evde en sevdiğimiz zaman dilimlerinden birisiydi(çeyiz paylaşımı yapardık…  Çocukluk işte annem kendi çeyizindeki her parçanın hikayesini anlatırdı. Neyse konumuz bu değil. Hep neden saçları burada durur diye düşünürdük Çok güzel bir bohçanın içinde saklardı o tutamı Annemin saçları çok ama çok güzelmiş. Sanırım hatıra diye saklamasını istemiş aynı zamanda akrabası da olan kuaför; o da saklamış ama neye niyet neye kısmet o saçtan halama peruk yapılmıştı. Babaannem halamla hep kavga ederlermiş  “Biliyor musunuz halanız kocaya kaçtı” derdi. “Hem de nişanlısına sanki ben vermemişim gibi”.  Tek halam vardı. Onca erkeğin arasında babasız aynı zamanda altı babayla (ağabeylerini kastediyorum) Kız evlat yetiştirmek zor olmuştur ama Türk anasının başaramayacağı şey yok vesselam.  Neyse üçüncü evladını da vermiş toprağa; acılar katlanmış.

Sonra Ahmet amcam var. Kendisi kahvehane çalışırdı. O yüzden gündüz uyur gece de evde olmaz dı. Çok hatıram yok onunla ilgili. Öldüğünde bekardı. Şu an neden öldüğünü hatırlamıyorum daha doğrusu kanserin çeşidini… Ah hatırladım kendisi gırtlak kanseri idi...

En küçük amcam Erdoğan; yeri ayrıdır bende hatta tüm ailede. Kendisi söz yazar besteler yapardı. Hatırlıyorum da ben 10 yaşımdayken babam erken yatın demişti. Gece eve polis gelince meraktan baktık Erdoğan amcam ve yanında çıtı pıtı bir bayan vardı. Amcam sevdiğini kaçırmış; doğruca bize getirmiş. Aileler barışmış nişan yapılmış araya nifak girip ayrılmışlar. Bir birlerini çok sevdiler 5 yıllık ayrılıktan sonra tekrar birleştiler kader dedikleri bu işte. Düğün hazırlıkları başlarken yengem İstanbul’a doğru yola çıkmış muhtemelen akraba daveti içindir. Trafik kazasında araçtan kurtulan olmamış. Amcam hayata küstü  sanırım. Sonra ona bilin bakalım ne oldu. Hastalandı. Bilin bakalım teşhis ne? Bağırsak kanseri. Çok acılar çekti. Uyuşturucu iğne için hastaneyi yıkardı. Öldüğünde ben lise birinci sınıftaydım. Son sözü anne oldu… Ben de babaannem gibi başucundaydım…

O öldüğünde lise son sınıftaydım. Üniversite sınavına hazırlanıyordum. Babaannemle küstüm. Babam kendisini ziyaret etmemi istedi. Çok özlemiş. O kadının evine gelmem dediğimde o kadın benim annem dedi. Hala kulaklarımda sesi. Çok değil; bu telefon konuşmasından sadece 2 gün sonra Pazar günü öldü babam. Adana da çok yağmur vardı. Nerdeyse sel… babam çok severdi yağmuru… Yağ mübarek derdi… yağ… Canımmmm babam ölüm nedeni kalp kriziydi ama o da bağırsak kanseri tedavisi görmüş iyileşmişti.

Babam babaanneme son kez evlat acısını tattırdı. Zaten geriye de sadece Yusuf amcam kalmıştı…  Muhtemelen o da malum hastalığa sahip ama hala doktora gidip teşhis koydurtmuyor. O’na hak vermemek olmaz sanırım.

Bu arada söylemeden geçmeyeyim babaannem hicri takvime göre 1335 yılı doğulumlu. Miladi takvime çevirince 1917 yapıyor. Rabbim Taksiratını affetsin. Kendisi Osmanlı padişahı dönemini yaşamış olmakla beraber; Bugüne kadar 11 Cumhurbaşkanı gördü…

3 aydır yataktaydı babaannem kalkamadı. Dün hakkın rahmetine kavuştu. Beni haberdar ettiklerinde çoktan defnetmişler. O yüzden amcama çok kırgınım…
 ...

Babaannem 15 yıl yeni bir evlat acısı yaşamadı ama. Hayatta kalan tek evladı için hep endişelendi. Ayrıca Sabahattin amcamı hep bekledi… Umudunu asla kaybetmedi…

Umarım Öte tarafta çok huzurlusundur…  Çocuklarınla berabersindir… Babama selam söyle onu çok özledim… seni de…



8 Mart 2013 Cuma

Kadınlar Günü Mü? O Da Ne?


 Bugün Dünya emekçi kadınlar günü ya. sanki emeksiz kadın varmış gibi. Kadının elinin,ruhunun değmediği yer mi var fani dünyada. Saçı uzun aklımız kısa ya. Hala yıkamadık tabuları. Yazık ki Kadınlar Gününe kadınlarımızdan daha çok değer, önem veriyoruz.

Hayır yani biz kadınlarda bugünden bir şey bekliyormuşuz gibi davranılmıyor mu?.Her zaman davranılması gerektiği şekilde davranılsa böyle saçma günlere gerek kalmayacak diye düşünüyorum.

Neyse sevgiyle kalın...

7 Mart 2013 Perşembe

Yine Yeniden Mim ;)





o bilir o bilmez Beni mimlemiş kendisine teşekkür edip hemen cevaplarıma geçiyorum ;) Bu arada kendisi genetik bilimciymiş(Genetik kesinlikle çok kıskandığım bir bölüm. Gözüm üzerinde kendine dikkat et ;) 

  • Şu an olmak istediğin yer?
  • Ailemin yanı;) hepsi ayrı ayrı yerlerde annem, ablam bodrum,kardeşim izmir,Ben İstanbul, Çok kıymetlim teyzem Adana :( Hepsiyle beraber Bodrumda olmak isterdim :) hehehe çok fenayım;) 

  • Hayatın da istediğin yerde misin?
 Yaptığım işi, yaşadığım şehri seviyorum ama henüz istediğim yerde değilim.


  • Hangi film ya da kitap kahramanı olmak isterdin?
Annaaammm çok zor soru şöyle ki okuduğum her kitabın,izlediğim her filmin baş kahramanı olarak hayal ederim kendimi zaten ama özellikle şu olmak isterdim diyemiyorum. 


  • Sence en anlamlı bir çift söz?
Tabiki;  SÖYLENMEMİŞ NE VARSA...   Hayatım boyunca en fazla kullandığım. İçinde çooo ... kkkkk fazla anlam barındırıp duygumu ya da düşüncemi en öz biçimde ifade edebildiğim cümlem... 


  • Tercih edecek olsan cep telefonu mu bilgisayar mı?
Bilgisayar


  • Yaşamak istediğin yaşam dilimi?
Sadece şu an... Ne öncesi, Ne sonrası...


  • Kendini 3 kelime ile anlatır mısın?
Çok hassas,kırılgan; güler yüzlü(aşırı güler yüzlü :P ) , Duygularıyla hareket eden (Mantıksız)  



Kendim ile ilgili 11 gerçeğe geldi sıra, 

Bu soruya bir önceki mimde cevap vermiştim özür dileyerek cevaplamayayım. Yoksa kimliğim açığa çıkar ve FBI beni kovar ;) 




Bu arada bana da arkadaşları mimlemek kısmet olduğu için mutluyum umarım onlarda mutlu olurlar  Sevgiyle Kalın...

 Banuca

NOWACRAFT

marifetlihanimlarklubu

Tatlı düşler!







5 Mart 2013 Salı

Mimlendim... Mimledim...




Sevgili Dileğin Tasarımları bloğunun sahibesi beni mimlemiş:) Kendisine teşekkür etmekle beraber hele bu mim olayı ne olaki diye inceden araştırdım :) hani işin ucunda rezil olmak var. ;)Sonra belki hani olmazda yinede belki benim gibi bilmeyen vardır diyip bilgiyi kendime saklamayayım dedim. 

Öncelikle Mim nedir, mim işaret etmek anlamı taşımaktadır. Blog dünyasında mimlemek ise bir konuyu hakkında yazı yazarak bu yazıyı bir veya birkaç kişiye işaret ederek onlarada paslamaktır. Böylece o kişiler de mimlenmiş olurlar.
Örnek olarak A kişisi çiçekler hakkında bir yazı yazdı. ve bu yazısının sonunda B kişisini ve C kişini mimledi. Bunun ardından B ve C kişileride Bu konu hakkında kendi düşünceleriyle yazı yazar ve yine kendi arkadaşlarını mimler. Daha sonra onlarda yazılarını yazarak mimleme işlemi gerçekleştirir. Bu böyle devam eder. İşte blog dünyasındaki mim işlemi böyledir.
Peki bu mim ve mimleme işlemi ne işe yarar.

  • Özgün içerik artar.
  • Bir konu hakkındaki farklı düşünce ve görüşler ortaya çıkar. Düşünce çeşitliliği kazanılır.
  • Blog takipçilerinin ele alınan konu hakkında daha farklı neler denmiş bunu görmesine yarar.
  • Bir konu üzerine beyin fırtınası yapılarak farklı sonuçlara ulaşılabilir.
  • Mimleme esnasında linleşme olduğu için site trafiği artar, kaliteli backlink artar, PR artar.
  • Blog yazarları arası etkileşimi arttırarak, sosyalleşmeyi sağlar.

bu yararları böylece arttırabiliriz…

Kaynakça: http://www.bilalyilmaz.com/10-10-2010/mim-mimlemek-mimlenmek/
Şimdide gelelim mimimizin hakkını vermeye :) 
1-En mutlu olduğunuz anı nasıl tanımlarsınız?
Ben genelde mutlu birisiyim aslında. En mutlu olduğum an için gerçek bir cevabım yok aslında anlar var.  tekrar yürümeye başladığımda,annem iyileştiğinde,ameliyattan sağ çıktığımda, teyze olduğumda, aşık olduğumda... diye devam ediyor. 
2-Hayatınızda değeri asla eksilmeyecek kişi kimdir?
Tabiki ailem başta olmak üzere ablam çok değerli hep arkamı toplayan,kusurlarımı kapatan kişi,Beynim durduğunda ki bu çok sık olur yerime düşünmesine karar vermesine izin verdiğim tek insandır. 
3-En sevdiğiniz yazı tarzı ve yazar kimdir?
Açıkçası yazar diye bakmıyorum ama düşününce İskender PALA'nın bir çok kitabını okumuşum. Tercih edebileceğim belli bir tür yok açıkçası Ama okumak benim için gerçek bir tutku. En sevdiğim kitap Suç ve Ceza...
4-Sevdiğiniz kişiden nasıl bir evlenme teklifi aldınız ya da almayı isterdiniz?
Sevdiğim insandan evlenme teklifi almıştım ama o askerdeydi ve telefonla konuşuyorduk. Çok ciddiyetsiz buldum. Kabul etmedim. Çok kırılmış bir daha asla teklif etmeyeceğim dedi. 2 sene sonra da beni terketti zaten :) 
5-En sevdiğiniz mevsim hangisidir, neden?
Yaz mevsimini seviyorum. Ben güneş insanıyım. Adanalıyım. Sıcak severim. Yaz yağmurları da ayrı duygular oluşturur içimde.
6-Yaptığınıza asla pişman olmadığınız en kötü şey nedir?
Pişman olmadan yaptığım hiç bir kötü şey yok hayatımda. Her biri ayrı pişmanlık....
7-Takip etmekten en çok hoşlandığınız blog hangisidir?
Valla 10marifeti seviyorum. Ufkumu genişletip bir çok blogla tanışmama vesile olduğu için ciddi anlamda şu blog diyemiyorum ama.
8-En sevdiğiniz içecek hangisidir?
Bol köpüklü Türk kahvesi ama şu Tarz-ı Hususi olarak ikram edilenlerden ( küçük çay bardağında) Bir de frambuazlı Latte seviyorum. offf offff olsada içsek... ;)
9-Ayakkabı numaranız nedir?
35- 36 arası değişiyor. Sindrella ayakları benimkisi.   :) 
10-Vazgeçemediğiniz abur cubur ürünü nedir?
cipss, karışık çerez seviyorum 
11-En büyük idealiniz nedir?
Bu ülkeye büyük hizmetler verebilecek çocuklar yetiştirebilmek. Evlat ve öğrenci olarak...
Hakkınızda ki 11 gerçek nedir?
 Şu sıra Aşık değilim 
3 kardeşiz
Adanalıyım
Öğretmenim
Kitap ve film tutkunuyum
Fotoğrafçıyım
Kıskancım
Çok güzelim :P   ( he he ehe) 
İyi dans ederim
Kıskancım
 anaaaaaa  bitti ya bu :) 
O zaman ben de aşağıdaki blogları mimliyorum;
                                 (: SANAL GÜNLÜK :)


SEVGİYLE KALIN...



Yine Kitap... Yine Film...


     Uzun süredir sadece film ve kitap tavsiyedinde bulunmuşum neredeyse blogun formatı değişmiş diyeceğim ama sormayın bu aralar pek bir kültür mantarı oldum çıktım. tılılı tılılı tılılı nazar değmesin :) 

     Yine bir film ve kitap tavsiyesiyle daha karşınızdayım :D    

Filmimiz BLACK 2005 yapımı bir hint filmi. Konusuna gelince; Sağır ve kör bir kızı anlatmakta, ailesi kızın bu durumunun üstesinden gelememiştir, ama onun için son değildir, öğretmeni ile çok güzel bir iletişim kuracaklardır. Konusu,oyunculuklar falan güzeldi yani. İzleyin işte ya bak izleyin ama ... 

     Sabır,azim,sevgi,şevkat aklınıza gelen çoğu duyguyu bu filmde görmek mümkün...  Ve " inanmak başarmanın yarısıdır"



Fragmanın bir yerinde korku filmi gibi hissettiriyor ama öyle değil...  İzleyin tamam mı?   ;) 








       Bir de bu filmle çok uyumlu pekiştirici niteliği olan sol ayağım ve devamı olan her gün hüzün... 
      yazar  Christy BROWN  kendi hayat hikayesini anlatmış sanırım 1989 yapımı filmi de var. İzlemedim ama kitap çok güzel. Özellikle orta okul-lise çağında çocuğu ya da öğrencisi olamlar mutlaka okutmalı...

Chiristy Brown, Sadece on üçü hayatta kalabilen yirmi iki çocuklu bir ailenin çocuğuydu. Doğuştan zihinsel bir felçle dünya`ya geldi. Kullanabildiği tek uzvu Sol Ayağı oldu. Londra`ya yaptığı yaptığı birkaç ziyaret ve bir kez yaptığı Amerika seyahati dışında, tüm yaşamını Dublin`de geçirdi.











3 Mart 2013 Pazar

Pazar Pazar... ;)

   
      Ne kadar güzel bir gün bugün. Erkenden kalktım. Gelenekselleştirmeyi planladığım pazar yürüyüşümü yaptım.  :)  
      Yolda radyoda duydum Gülşen'in yeni şarkısını bayıldım... bayıldım...    Bu kaçıncı dinlemem biliyorum ama tüm hücrelerimde hissediyorum şarkıyı.


      Hazır tatile de 119 gün kalmış ;) yatcaz kalkıcaz yatcaz kalkıcaz hoooppppp  ordayım ;)



     Bu arada değinmeden edemeyeceğim dün gece ARGO 'yu izledim. Hani bu yıl en iyi film oscar ödülünü kazanan. Açıkçası fena değildi. Normal rehin kurtarma operasyonlarından çok farklı. Kimselerin aklına gelemeyecek bir yöntem. Ancak gerçekten oskarlık mıydı? bilmiyorum. Sanki ABD kendisini kahraman gösteren her filme başka türlü davranıyor. Yani siyasi açıdan ödül aldı gibi. Yinede oyunculuk senaryo gayet iyiyidi.




1 Mart 2013 Cuma

Bugün Benim Doğum Günüm...


      Bugün benim doğum günüm... Mevsimsel takvime göre bugün baharın ilk günü açıkçası İstanbul'da tamda bahara yakışır harika bir güneş vardı. Üç dersim vardı bugün o yüzden kendimi erkenden attım sokağa  kendimle kutladım doğum günümü; hem yalnızdım hem değil. Ben eşlik ettim bana. hiç sıkılmadık. Bunu daha sık yapmaya karar verdim.
      Önce cankurtaranda kendime harika bir öğle yemeği ısmarladım. Balık muhteşemdi. manzara harikaydı. Sultanahmet civarında cankurtaran'da  cankurtaran sosyal tesisleri var hemen yanındada öğretmen evi. her ikisinide gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim . Sosyal tesisin tek kusuru kalabalık günlerde(Güneşli olan hergün yani;) sahile yakın tarafta oturmak istiyorsanız birde bayağı beklemeniz gerekiyor. Ben erken bi saattte gittiğim için sorun yaşamadım. Ohhhh üzerinede missss gibi Türk kahvesi. Enerjiyi alınca sahile inip  kitabımı okudum. Güneş sırtımı deniz içimi ısıttı. Sonra Gülhaneye yürüyüp sarayburnunda çay içtim. Manzarayla yine aşık etti kendine bu şehir beni.
      Sonra sinemaya gitmeye karar verdim. Ne zamandır Kelebeğin Rüyasını izleyeyim diyor fırsat bulamıyordum. Fırsatımı oluşturup Forum İstanbul AVM'de aldım soluğu.  Filme yalnız giren tek kişiydim. Filmin bir yerinde şiştim diye düşünürken ağladığımı farkettim. Gerçekten farkına varamamışım. Film tavsiyelerim arasında ;) 
     Akşam yemeğimi Köfteci Ramiz'de yedim. Soslu Tavuk uuuffff şimdi olsa yine yerim. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Bu arada salata tabağımı hazırladım bin bir emekle hangi çeşitten ne kadar alsam diye hazırladığım tabağı kasaya gelince yere düşürdüm :( Neyse utandım,özür diledim falan ama pes etmedim. Gözüm kuzu kulağında:) tekrar hazırladım. tam limon sosunu döküyordum pat! tabak yine yerde. O anki utancımı anlatamam yok yani izahati yok bunun. :) neyse bu kez üçüncü ve son defa tabağımı alıp alelacele koydum yeşillikleri sosunu da çok eklemişim. Kasada ısrarla döktüklerimi de ödemek istedim ama kabul etmediler. Teşekkür ediyorum güler yüzlü personeline.
     Çıkışta dışarı oturup latte ısmarladım kendime. Kitap finale yaklaşırken acaba katil kim diye sorgulamaya başlarken dahada heyecanlı geçti günüm bulduğum her arada (metroda,takside,kahve,çay içerken okudum. eve varmadan bu kitap bitecek işte o kadar dedim kendime ;)  ama bitiremedim. Eve vardığımda katili öğrenmiş ama sonra ne olduğunu öğrenememiştim. Kapıdan girince ışığı açıp sırtımı kapıya dayayıp yere oturdum son üç sayfayı yerde okudum. :) Sonrada kitabı bitirmiş,katili yakalatmış :P kahramanı ölümden kurtarmış olarak İç huzura kavuştum. :D 

Geceyi aldığım tek kişilik meyveli pastamın mumunu üfleyip dilek dileyerek noktaladım....


Kısaca çok güzel bir gündü.


Sevgiyle Kalın...