24 Kasım 2012 Cumartesi

Öğretmenler Günümüz Kutlu Olsun...


 
Başta BAŞÖĞRETMEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün öğretmenler gününü kutluyorum.

"Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır." Buket Uzuner
 
     Çocukluk hayalimdi öğretmen olmak . Kendi ilkokul öğretmenim gibi. “Anne öğretmen” 
 
  Ben ikinci sınıftayken yanına çağırıp sordu:
- Büyüyünce ne olacaksın? diye. Önünde bir defter vardı. heralde bizlerle ilgili notlar alıyordu.
- Öğretmen olmak istiyorum. Dedim. Gözlerinin içi hep gülerdi zaten. Parladı gibi de geldi bana. :)
Şimdi otuzlu yaşlarımdayım. Öğretmenim...
    
      Keşke bilebilseydi... Görebilseydi meslektaş olduğumuzu. Çok genç yaşta geçirdiği trafik kazasıyla ayrıldı aramızdan. (Rabbim gani gani rahmet etsin) ama beni 5 yıl okuttu. Bunun ne kadar önemli olduğunu şimdi çok iyi anlıyorum; çünkü günümüzde öğrenciler neredeyse her yıl öğretmen değiştiriyorlar.Neyse konumuz bu değil. Bugün çok sevdiğim işi yapıyorum.
 
Bunun için BAŞÖĞRETMEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'e ;
sonra Kendi İlkokul öğretmenim EMİNE KORKMAZ'a;
ilk, orta ve yüksek okulda adını sayamadığım emeği geçen tüm öğretmenlerime;   Şükranlarımı sunuyorum. Siz olmasaydınız ben bugün çok sevdiğim bu işi yapıyor olamazdım.
     herm Beni yetiştiren öğretmenlerimin ve meslektaşlarımın öğretmenler gününü kutlarım. 
 
 
SEVGİYLE KALIN...
 
 
Görsel Kaynak:
http://www.turkopedi.com/24-kasim-emekli-ogretmen-konusmasi.html

21 Kasım 2012 Çarşamba

Fizik Tedavi...

           Doktora kontrole gittim bugün. Yürüyememin nedeni kemik erimesi olduğu için fizik tedaviye yönlendirdi.  ayrıca ayağımda ödem olduğunu söyledi. 1 haftaya kalmaz yavaş yavaş yürümeye başlarsınız dedi. sabah akşam şok tedavisi verdi. Şöyleki; günde 4 defa sıcak-soğuk su terapisi yapacakmışım.
      
       Bugün sabah ilk seansımı denedim. 3 dakikalık sıcak su- 1 dakikalık soğuk su- tekrar 3 dakikalık sıcak su şeklinde . Bunu günde 2 defa takrarlayacakmışım ki ilk seans iyi geldi. Pazartesiden itibarende hastanede fizik tedavi başlayacak.

       Bir de diyetisyene gittim. Bu defa kilo kontrolü için değil kalsiyum ağırlıklı düzgün bir beslenme planı oluşturmak için. Tuzu bu dönem için çıkarıyorum hayatımdan kullanacağım iğneler için zorunlu bir durummuş.

Bu yüzden lor peyniri,ayran,yoğurt ağırlıklı listem var. Ayrıca hemen her öğünde tüketmem gereken dereotu. Neredeyse sütten daha fazla kalsiyum kaynağıymış dereotu. Ben hiç bilmiyordum. Bakalım adım atma sürecim nasıl devam edecek.




Sevgiyle Kalın...

17 Kasım 2012 Cumartesi

Alçım alındı...

      Alçım alındı... Alçımın 38. günü kontrol amacıyla doktoruma gittim içimden bir ses alçımın alınacağını söyledi durdu. :) malum oluyormuş ;) 


Alçı kesme makinası
Kendi doktorum izinli olduğundan, bende ayağımın durumunu çok merak ettiğim için hastanedeki başka bir doktora göründüm. Kapıdan girer girmez alalım alçıyı dedi. Yeter bu kadar (:) Film çekmeden bunu söyleyince birden güvensizlik oluştu bende. Neyse alçımı çok güzel bir şekilde kesti. Elinden geldiğince incitmemeye çalıştı. Ben makinadan korktuğum için ayağımı çekip duruyordum çünkü. :) Hani şu alçı kesme makinalarıyla .Zaten adama güvenmiyorum tamam dedim şimdi derimide yüzer, Ayağımıda ikiye böler bu adam :P  Meğer ete değse bile hiç zarar vermiyormuş, kanıtlamak için kendi elinde gösterdi :) ben çok tedirgindim. Hissetmiş olmalıki her aşamayı tek tek anlattı.
       Ayrıca alçımı o kadar güzel kestiki al bunu atel olarak  ağrın olursa bunu yarım alçı niyetine kullan dedi, para vermezsin. ben hastane kapısından çıkar çıkmaz bu yarım alçıyı taktım.Güvenmedim bi kere :)))
   Neyse film çekildi. Doktor tamam sen olmuşsun dedi.
  -Kalk yürü...
 -Nasıl yani, şimdi mi?
- Evet, şimdi hadi kalk yürü. Dedi.  :)))
Hepten kaybetti güvenimi. iyileşmi mi dedim? %80 iyileşmişsin dedi.  Tekerlekli sandalyeden kalktım kalkmasına da tek adım atamadım.Tamam hiç zorlama zamanla olacak dedi.Benim moral sıfır. Ben alçım alınacak hastaneden koşarak çıkacağım diye bekliyordum ciddi ciddi :) Olmayınca bu adam iyi bir doktor değil diye geçirdim içimden (: Of neden kendi doktorum yoktuki sanki. Keşke kendi doktorumu bekleseydim. Ne demeye geldim ki aramadan,randevu almadan diye kendime kıza kıza döndüm evime.
     
      Ben hariç herkes çok mutlu oldu. Evde sadece 15 dk. alçısız deneme yapayım dedim ( Deneme dediğim yine yatakta, ayağım yüksekte, sadece alçı olmayacak.) Yok yapamadım .Çok ağrım oldu. ayağım bana ait değildi. Taşıyamadım gibi oldu. Doktorun verdiği ılık su masajını ben korkuyorum diye Şükran ablacım yaptı sağolsun. Bu ilk ve son oldu tekrar denemedim bile taktım yarım alçımı iyice sardım. 1 haftayıda öyle geçirdim. 1 haftanın sonunda devlet hastanesine gitmeye karar verdim. Kendi doktoruma gitmedim onlar aynı hastanede çalışıyorlar ya eğer kırıklar kaynamadan,iyileşmeden çıkartmışsa alçıyı; yinede kesin birbirlerini tutar şimdi bunlar diye düşündüm :) Ne komik ne cahilim ya :) Şaka gibi
    Devlet hastanesindeki doktorda iyileşmenin olduğunu söyledi. İlk bir hafta on gün yürüyememek çok normalmiş. Ohh içime su serpti diğeri kalk yürü dedmiş yapamamıştım. Gözümden yaş gelmişti. Bir an birdaha asla yürüyemeyeceğim diye düşünmüştüm. Meğer beni psikolojik olarak rahatlatmaya çalışıyormuş :) kaslar çok zayıfladığı için süreç çok normalmiş. O da bana sabah akşam ılık su ile masaj yap ve yürümeye çalış dedi.

çok iyi fotoğraflayamamış olabilirim
 ama sol ayak sağ ayağımın
1/3ü oranında incelmişti
     Hastaneden çıktığımda içim rahatlamıştı. eve gelir gelmez alçımı çıkardım ve inanın ilk çıktığı gün kadar ağrım olmadı. Ama görüntü iç açıcı değildi. Sol ayağım dizden aşağısı sağ ayağıma göre bayağı incelmişti. ayağım kabuk bağlamış soyulmaya başlamıştı. Görüntü çok çirkindi. ben en güzellerini seçtim.  :)


Alçısız ilk geceyi geçirecek olmak çok tuhaf hissettirdi. uyumaya korktum.Uykudayken ya ters bir hareket yaparsam. Üzerine ağırlık binerse (yorganı kastediyorum :) Nasıl olacak diye düşünürken sabaha karşı uyudum. :) Ama uyandığımda ters giden hiçbirşey olmamıştı. Doktorlar haklıymış :)
Ben takip eden günlerde ılık su terapisini uyguluyor, arada yürümeye çalışıyordum :( Nafile olmuyordu. bu durumun üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen ben hala yürüyemiyordum.. Söylenilenleri yapmama rağmen olmuyordu. Yürüyemirdum. ayağımın üzerine ağırlık vermeye çalışınca dayanılmaz ağrım oluyor,pes ediyordum. :(

alçım çıkalı 12, yarım alçı çıkalı 8 gün olmuştu. ben hala tek adım atamamıştım. Kendi doktoruma tekrar görünüp nedenini öğrenmeye hastaneye gittim. Arabadan inip tekerlekli sandalyeye binmem için 2 küçük adım atmam gerekiyordu. (tek ayak üzerinde zıplamam yada koltuk değneyiğle zıplamam) Ben koltuk değneğine gerek yok zıplarım dedim. Sonra ben acıyla yerdeydim. Resmen hastaneyi başıma topladım. Zıplayamadım kırık ayağımın üzerine düştüm. Tamam dedim tekrar kırdım. bu defa kesin ameliyat edip platin takacak. bir yandan ağlıyor(ona ağlamak denmez resmen böğürüyordum ) bir yandanda kendime hakaret edip duruyorum yüksek sesle. Ne ağrı kesiciyi vuran hemşire,ne filmi çeken tekniker, ne doktor beni sakinleştiremedi. Doktor filme göre herhangi bir kırık çıkık çatlak yok dediysede ben ikna olamadım. Sakinleştiğimde asıl konuya geldik.
      Yürüyememin nedeni kemik erimesiymiş :( Bu tür kırıklarda ayak uzun süre alçı içinde ve hareketsiz kaldığı için çok normalmiş. :(  sen ılık su masajına devam et 4 gün sonra tekrar gel dedi. Fizik tedavi için bir planlama yapalım :(  21 Kasımda tam 55 günlük rapor sürem doluyor iş başı yapacağım diye bende çok seviniyordum. Daha doğrusu 55. günün sonunda hep eskisi gibi yürüyebileceğimi hayal etmiştim. :( Çok üzüldüm. Şimdi salı gününü bekliyorum bakalım sonuç ne olacak?

  bu arada hastanede düştüğüm için mi kemik erimesi için mi? bilemiyorum ağrımdan sormadım tek dozluk iğne verdi. Bu iğneden 1 gün önce iğne günü ve sonrası toplamda 3 gün boyunca asla tuz kullanmamalıymışım 0 tuz. İlk öğünde çok zorlanmış olsamda tavuk suyuna çorba yapıldı. ( sadece haşlanmış tavuk ve suyu, evdede limon yokmuymuş iyice işkence olmuştu bana :(   sonraki gün alıştım bile )  Bu 3 günlük tuzsuz yemekler bana 1 kilo verdirmiş. Yuppiii :))))


Bu sayfada paylaştığım her şey sadece kişisel deneyimimle ilgili asla ve asla uzman değilim (Keşke olsaydım :)  Öncelikle alçı alındıktan sonra korktuğum için atel ile (yarım alçı gibi) devam ettim. evde 2 kovaya sıcak soğuk su doldurarak şok tedavisi uyguladık. yaşınıza bağlı olarak iyileşme süresi değişkenlik gösterebilir. Doktorunuza güvenin. ben alçıdan sonra 1 adet koltuk değneğiyle işe gidip geldim.  yürüyüş denemeleri sırasında dar koridorlar, iki koltuk arası gibi yerleri kullanabilirsiniz.  bu olayın üzerinden 4-5 yıl geçmeden (ki asla eskisi gibi olamam diyordum)  Kort tenisi oynamaya başladım. çoookkk nadiren de olsa arada ağrım olabiliyor. ama her şey çok yolunda  herkese acil şifalar diliyorum. corona' sız günlere...
     
    Hepinize Sağlıklı Günler Diliyorum.
                                  Ve daha SÖYLENMEMİŞ NE VARSA...



   

14 Kasım 2012 Çarşamba

Kış Gelmiş Neyime ?

 
      Kış kapıya dayanmışken... Ayağım kırık ya pencere kenarında eşsiz manzara varken bu yazı çıktı işte.
 
      Kış birçokları için sevilmez. Bende baharı,yazı tercih edenlerdenim ama kıştan nefret etmek istemiyorum.
      Ben Akdeniz insanıyım; Üniversiteye kadar kar,kış görmüşlüğüm olmadı. Bol bol yağmur yağardı memleketime ( bazen o kadar çok yağardı ki sel olurdu)
 
      Neyse Üniversitede her mevsimin tadına varıyor insan helede aşk varsa işin içinde kışın içiniz ısınıveriyor ;)  Yoksada problem değil.   :)
      Kış gelince ; AVM,sinema, tiyatro  mevsimi açılmış demektir. Yazın bunlar yok mu? evet var ama kışın yapacak çok birşey yok sokakta aksiyon olmayınca insanın aklı,bir yarısı dışarıda kalmıyor. Hava soğukya herşeyimizle içerideyiz.
 
      Yağmur varsa eğer helede işlek bir sokağa bakıyorsa penceren çok güzel oluyor. Evet her yer gri, her yer ıslak, hatta çamur, her yer soğuk, Hepimiz başımız eğik yürüyoruz kimse kimseyle bırak selamlaşmayı,sohpet etmeyi , göz göze gelmiyor. Hep koşuşturma halindeyiz. Olsun bunun bitimi bahar ... Bu düşünce bile içimi ısıtıyor benim :)
 
      Sonra ev gezmeleri artıyor bu mevsim. Mutfakta daha çok vakit geçiriyoruz. Misafir ağırlıyoruz. Kış sohpetleri ayrı güzel.
      Elektrikler kesildiyse birde ohhh yak mumları romantik romantik ...  Gir battaniyenin altına...   :)
      Bir de kar varsa memleketinde kartopu oynayıp, kardan adam yapabiliyorsan, çocuksan o anlarda senden mutlusu  yok...
Sıcak içecekler daha kıymetli, mesela pencere kenarına geçip içebileceksen sıcak çikolatanı, seratonin" tavanda :) Yada benim gibi Türk Kahvesi tutkunuysan  daha ne olsun...
      Kitap okumak için soğuktan,kıştan güzel bahane mi olurmuş? 
Diziler desen en heyecanlı kısmını kara kışa saklar hep...
      Benim için puzzle sezonuda açılmış demektir kışla beraber...

O ZAMAN YAŞANMIŞ HAYATIMIZIN EN GÜZEL KIŞI OLSUN....  Ve daha SÖYLENMEMİŞ NE VARSA...

Sevgiyle Kalın...
 

11 Kasım 2012 Pazar

Canım Çocuklarıma...

      Benim yaşlandığımı düşündüğün gün Sabırlı ol lütfen ve beni anlamaya çalış…
     Yemek yerken üstümü kirletirsem… üzerimi değiştirecek gücüm yoksa.Lütfen sabırlı ol. Benim sana bir şeyler öğretmek için seninle ilgilendiğim zamanları hatırla…
     Seninle konuşurken, sürekli aynı şeyleri 1000 kere tekrarlıyorsam sözümü kesme beni dinle.Sen küçükken, uyuyana kadar sana aynı hikayeyi 1000 defa tekrar tekrar okumak zorunda kalıyordum.
     Banyo yapmak istemediğimde;Beni utandırma ya da azarlama…
Seni banyoya götürmek için icat ettiğim küçük yöntemlerimi ve oyunlarımı hatırla…
     Yeni teknolojiler karşındaki cahilliğimi görürsen bana zaman tanı ve beni yüzünde alaycı bir gülümsemeyle izleme
    Bazı zamanlarda unutkan olursam yahut konuşmalarımızda ipin ucunu kaçırırsam lütfen hatırlamam için gerekli zamanı bana tanı. Eğer hatırlayamazsam, sinirlenme, çünkü asıl önemli olan benim konuşmam değil, senin yanında olabilmem ve senin beni dinliyor olmandır.
    Ben sana bir sürü şeyi nasıl yapacağını gösterdim; İyi yemek yemeyi, iyi giyinmeyi, yaşamı göğüslemeyi...
    Eğer bir şey yemek istemezsem, baskı yapma bana. Ne zaman yemem yada yememem gerektiğini ben gayet iyi bilirim.
    Ve yaşlı bacaklarım yürümeme izin vermediğinde  bana elini ver
Tıpkı, benim sana ilk adımlarını atarken verdiğim gibi.               
     Ve bir gün artık daha fazla yaşamak istemediğimi söylediğimde  ve ölmek istediğimi kızma…
    Bir gün anlayacaksın…
yaşımın; zevk alma değil artık idareten yaşama yaşı olduğunu
   
    Anlamaya çalış,

     Bir gün şunu anlayacaksın:hatalarıma karşın hep senin için iyi olanı gerçekleştirmeye çabaladım ve senin yolunu hazırlamaya çalıştım.
    Senin yanında olduğumda üzgün, kızgın yada güçsüz hissetme kendini.
     Benim yanımda olmalısın, beni anlamalısın ve bana yardım etmelisin.
    Yürümeme yardımcı ol… ve yolumu sabır ile, sevgi ile bitirmeme….
     Benim için yaptıklarını, bir gülümseme ve senin için her zaman taşıdığım çok derin bir sevgi ile geri ödeyebilirim ancak.
Seni çok seviyorum oğlum/kızım….
Ve hep seveceğim…
Alıntı

    Babamı kaybedeli o kadar uzun zaman olduki :( Dilimde keşkeler var onu her anışımda... Keşke hayatta olsada başımın üzerinde taşısam diye düşünüyorum.

    Keşkeler doldurmasın zihinlerimizi...

Rabbim evladın hayırlısını nasip etsin herkese...

Adana'da Yüzme Kursu Arayanlara


        2011 yaz tatilinde tatil vakti gelmeden planımı yapmış evde oturmamaya karar vermiştim. Yüzme Kursuna yazıldım.

       Aslında yüzebiliyorum. Hatta hızlıyım. Çok uzak, Çok derin,Çok dalgalı fark etmez  yüzebiliyorum. Ama estetik değil yüzüşüm, ben öyle olduğuna inanıyorum. kollarımı atışım, suya vuruşlarım falan .

        Yüzmeyi bana ablam öğretti sağolsun öyle kursa mursa gidemedik. Küçükken hemen her yaz teyzemler ve biz ortak çadır kurar en az 10 günümüzü plajda geçirirdik inanılmaz güzel günlerdi. Neyse konumuz bu değil. İşte ablam bu tatillerimiz sırasında benimle ilgilenir sabırla yüzmem için uğraşırdı. Şimdi düşünüyorumda sülalede yüzme kursuna giden olmamış bizde :)  böyle böyle öğrendim yüzmeyi. Ama beğenmiyordum kendimi. Bende 2011 yazında neden yüzme stili kursuna gitmiyorum ki dedim. Daha estetik yüzmeyi öğrenebilirim pekala. İlk adımı attım iyikide atmışım hatta neden bu kadar geç kalmışım bilmiyorum.  Şimdi madem yüzebiliyorsun ne demeye kursa gidersin arkadaşım diyenler için söylüyorum 2013 baharına başka planlarım var. Bunun temelini oluşturuyorum. 1 yıldır yapmak isteyipte sağlık sorunlarımdan dolayı sürekli ertelediğim dalış kursu planım var hatta hedefim eğitmen olmak ya da sualtı fatoğrafçılığı yapmak.

        Yine rotamı şaşırdım konuya dönüyorum. Kursları araştırdım ve sonunda Adana Hayal Park Yüzme Havuzuna kayıt yaptırdım. 2 ay haftada 3 gün günde 2 saatlik programla hem çok eğlendim hem estetik yüzüyorum artık ;)

        Sadece bayanlara özel seanslarıda var isteyene karma seanslarda bireysel yada grup eğitimleri veriyorlar. Kışın havuz suyu ılık, yazın serin ohhh Adana sıcağında ne iyi oluyor. En çok hoşuma giden kısmı yaz-kış farketmiyor duşlarda sıcak su seçeneği var. Havuz klorla değil ozanla temizleniyor. Ben çok hassas olmama rağmen mikrop kapmadım. İsteyene yüzmenin yanısıra fitness, step-aerobik ve sauna’ya da seans başı ücret ödeyerek faydalanmak mümkün. Paket programlarla fiyatlar iyice cazip hale geliyor.

       Kesinlikle tavsiye ediyorum. Sevgiyle kalın...

 

5 Kasım 2012 Pazartesi

Kendime Yeni bir Ben Lazım Yenilendim 2 - Diksiyon Kursu

"Bundan yirmi yıl sonra yapmadığınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Demir alın ve güvenli limanlardan çıkın artık.. Rüzgarları arkanıza alın, araştırın, hayal edin ve keşfedin..." Mark Twain


        Mesleğim gereği insanlarla sürekli iletişim halindeyim. Konuşuyorum,konuşuyorum,konuşuyorum...  Ama Türkçeyi güzel konuşmak istiyorum. Konuştuğum dilin hakkını vereyim istiyorum. Ben konuşurken herkes büyülensin, beni doyumsuzca dinlesinler istiyorum.


Birde ablam ve kardeşim konuşmalarımla dalga geçmesinler istiyorum.
Neymiş efendim ben başkalarıyla konuşurken çok kibarlaşıyormuşum. Çok kırılıyormuşum.Çok yapmacık oluyormuşum. Özellikle telefonda konuşurken daha da komik hal alıyormuşum... muşum muşum...   Hep böyle söylerler.   :(

Bir gün kardeşimle telefonda konuşuyorum:

- Abla yanında yabancı birisi mi var?
- Hayır. Neden?
- Ne bileyim çok kibar konuşuyorsun, Çok yapmacıksın dedi.

abbooovvvvvv .   :) Canım nasıl sıkıldı, nasıl sıkıldı anlatamam. Telefonu kapayınca açtım bilgisayarı, başladım diksiyon kursu araştırmaya. Birkaç yer kafama yattı ama sonunda gitmekten hiç pişman olmayacağım kursu buldum.

      Ben öyle uzun süren kurslara gitmeyi sevmiyorum bir an evvel bitsin istiyorum. Hergün gideyim,saatleri fazla olsun ama çabuk bitsin. Sabırsızın tekiyim işte. Bu yüzden çok güvenmeme rağmen Halk Eğitim Merkezine yada bir Meslek Edindirme Merkezine gitmedim. Oysa bu yerlerde gerçekten çok iyi eğitim veriyorlar. İşlerini ciddiye alıyorlar. ayrıca başka yerler katılım belgesi verirken HEM, İSMEK,SEYMER gibi yerler sertifike veriyor. Kurs düşünen arkadaşlara hatırlatma olsun.

     Neyse uzun araştırmalar sonunda Başken İletişim Bilimleri Akademisi'ne gidip kayıt yaptırdım. 1 hafta sonra dersler başladı.
Dersler haftada 6 saatten 5 hafta sürdü. İnanılmaz eğlenceliydi. Sınıf arkadaşlarımı çok sevdim. Çok iyi arkadaşlar edindim.
Helede  Nihalimin ve Hülyamın yerleri çok ayrı   :)
Farklı mesleklerden birçok arkadaşım oldu.Üzerinden 1 yıl geçmiş olmasına rağmen kurstaki arkadaşlarla hala görüşüyoruz.

     Neyse gelelim kursa, çok verimliydi. boşa harcanacak zaman yok. Eğitmenlerimiz çok iyi TRT eski sanatçıları, çoğu sinema ve dizilerden tanıdığımız simalar vardı.Eğitim kadrosunda ;          Altan ERKEKLİ, Rüştü ASYALI, Cihan ÜNAL, Ali İPİN, Nuran KUTLUBAY, Müge ORUÇKAPTAN, Tunç ARSLANALP gibi işinin ehli insanlar vardı.

Derslerde doğru nefes tekniklerini öğrendik. (Diyafram Nefesi) Ben hala zorlanıyorum ama ;)  neyse. Tekerlemeleri okumaya çalışırken gülmekten  yarılıyorduk resmen. Ders değil kahkaha terapisi sanki  :) ayyyy çok özlediğimi hissettim :(   neyse teorik pratik çok güzeldi. jest ve mimik çalıştık. Beden dilini doğru kullanmayı öğrendik azda olsa.
Kursun ikinci günü hepimiz konuştuklarımızı sorgulamıştık. Çok güzeldi :) 
-özleyeceğim mi ? özlicem mi ?
-Çağlayan mı? Çağlıyan mı?
- Seveceğim mi?  Sevecem mi ? sevicem mi? diye.
-Geleceğim mi? Gelicem mi? Gelcem mi?
- Ağır ağır mı ? Ağar ağar mı? diye.

Sınıftan arkadaşların bazısı seslendirmeye, bazısı spikerliğe bazısı da oyunculuk kursuna devam ettiler. Ben diksiyonla bitirdim. Benim başka başka planlarım var çünkü. ;)


 

Acemi Fotoğrafçıdan Acemi Fotoğrafçıya

BİLGİ PAYLAŞTIKÇA GÜZEL ( yoksa hayat mıydı? amaaannn  boş ver paylaşmak güzel :)

Fotoğrafla acemi olarak ilgileniyorum. Elimden geldiğince sizlerle öğrendiğim bir kaç parça bilgiyi paylaşmak istiyorum. Umarım faydalı olurum.
 Elimizdeki makine ne olursa olsun bazı bilgilerle eminim  daha fazla hoşumuza gidecek güzel kareler yakalayabiliriz.

Fotoğrafta kurallar her zaman geçerli midir? Hayır ama temel olarak bu kuralları bilmeliyiz, çünkü bu kurallar; insan algısına göre düzenlenmiş belli bir tecrübeyle sabitlenmiş kurallardır. Ancak kesin değildir. Bazen bu kuralların dışında inanılmaz güzel kareler çıkabilir ortaya.

 Burda paylaşılan bilgilerle her zaman mükemmel fotoğraf çekemeyebiliriz. Bu bizim görme,anlatma, anlatmak istediğimizi yakalayabilme yeteneğimizlede ilgili. Bazen kural dışı fotoğraflar çok daha iyi olabiliyor.
Buradaki bilgiler sadece size rehberlik yapmak için hazırlndı.
 
Çok konuştum hadi başlayalım ;)
İlk olarak fotoğraf çekerken dikkat edilebilecek bir kaç kompozisyon konusundan bahsedeceğim.

  1. Altın Oran  -  1/3 kuralı:
 


 
 Altın Oran ve 1/3  Doğada canlı cansız bir çok varlık bu orana göre yaratılmıştır; insan vücudu, yüz,salyangozlar,çam kozalakları vs. Mısır piramitleri bu orana göre düzenlenmiş hatta rönesans ressamları bile bu oranı kullanmışlardır. Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa adlı tablosu vs.
İnsan zihninin algısıda bu oran dahilinde daha seçicidir. Gözümüz bu noktalarda ki objeleri daha iyi seçer.
Bizlerde fotoğraflarını çektiğimiz objeyi bu altın noktalara yerleştirdiğimizde ( yatay yada dikey hiç fark etmez ) daha başarılı; çünkü daha etkileyici fotoğraflar çekmiş oluruz. ( kırmızı noktalı alanlar)
 


Yakın çekim portre fotoğraflarında da gözleri bu altın noktalara denk gelecek şekilde fotoğraflarsak ortaya çok daha iyi fotoğraflar çıkabilir.
 
 
 
Nasıl yapacağız ?
 
 Fotoğraf çekerken  vizörümüzde bu şekilde çizgiler olduğunu hayal edin ve çizgilerin birleşme noktaları (kırmızı noktalar)  objenin olması gereken yerlerdir. Daha doğrusu fotoğraflarımızı daha etkileyici kılar.  Son çıkan profesyonel makinalarda bu çizgiler otomatik olarak çıkabiliyor ama bazı makinalarda yok. Bizde varmış gibi düşünüp oranlamayı kendimiz yapacağız.

Aşağıda çeşitli sitelerden derlemeye çalıştığım görsellerle konu eminim netleşecektir.

 

 @Türkay yılmaz
                 Fotoğrafta çovuk fotoğrafın 3'te 2'lik kısmında va altın noktaya yerleştirilmiş.
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
Gördüğümüz gibi yatay yada dikey farketmez Objeler fotoğrafta  1/3 oranlamaya sahip ve altın noktalara yerleştirilmiş. Daha göze çarpan kareler oluşmuş.
 
 

Bu fotoğrafta birden fazla obje var ve bunlar altın noktalara yerleştirilmiş.
 


 
             

 Yine fotoğraf çekerken özellikle ufuk çizgisini ortalamamak bu 1/3 oranına göre yerleştirmek çok daha güzel olacaktır.
 
 
 
 
Diyelimki fotoğraf çekerken bu orana yerleştiremedik. Olsun daha sonra fotoğraf işleme programlarıyla bu oranlamayı düzenleyebiliriz.
 
 
Hocam: "Fotoğrafçının acemisi objeyi tam ortaya yerleştirdiği için kendisini hemen belli eder." demişti Sonra da hadi dün çektiğin fotoğrafları inceleyelim dediğinde utancımdan (hepsini ortalamak için büyük uğraşler vermiştim çünkü ) özel fotoğraflarım var dilerseniz bir dahaki derste inceleyelim demiştim :)



Bu fotoğrafı ben çekmiştim. Henüz kursa gitmemiş herhangi bir yerden fotoğrafla ilgili makale okumamıştım. Gördüğünüz gibi ne altın oran var (ufuk çizgisi ortada :) ne de objem altın noktada :) acemi işte :)



Ne kadar iyi anlattım bilemiyorum. Konuyu okuyan arkadaşlar yorum yaparlarsa devam edip etmemem gerektiğine karar veririm. Kaş yapayım derken göz çıkarmayalım.


 
 
 
 
Kaynak:
  http://www.tayfungol.com/fotografcilikta-altin-oran/
 http://www.fotoritim.com/yazi/enver-sengul--fotografta-altin-oran
  http://www.bascek.com/4547/fotografta-altin-oran-ve-13-kurali/
  http://fotografcekim.blogspot.com/2008_05_01_archive.html
  http://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=Dosya:Alt%C4%B1n_oran.png&filetimestamp=20111221095222
 http://forum.donanimhaber.com/m_56752389/tm.htm
http://forum.fotografturk.com/fotografta-altin-oran-ve-13-kurali-t15450.html
 http://blog.fotografium.com/fotografta-kompozisyon-ve-13-kurali/

Kendime Yeni bir Ben Lazım Yenilendim 1 - Dans Kursu

 
"Bundan yirmi yıl sonra yapmadığınız şeylerden dolayı, yaptıklarınızdan daha fazla pişman olacaksınız. Demir alın ve güvenli limanlardan çıkın artık.. Rüzgarları arkanıza alın, araştırın, hayal edin ve keşfedin..."   Mark Twain


İstediğim şeyleri şimdi bir bir yapma fırsatı buldum ...

Rabbime bana nasip ettiği herşey için şükürler olsun. Bunlar benim için hep hayaldi. şimdi çok yakın. yeterki inanalım kendimize fırsat verelim. Ben kendime bunu yaptım.

Gelelim ölmeden önce yapmak istediğim şeyleri paylaşmaya gerçi liste asla sonu olmayan bir liste olur  sürekli güncellemek gerekir. zira insanoğlu doyumsuz. arzularımızda şartlara bağlı olarak değişkenlik gösterebilir.

Neyse uzatmayayım. küçüklüğümden beri kendimi hep 10 parmağında 1000 marifet olarak hayal ederdim. çok iyi dans eden, güzel şarkı söyleyebilen, müzik aleti çalabilen, mesleğinde çok başarılı, elişinde becerikli, aşçılara taş çıkaracak kadar iyi yemek yapabilen, iyi bir fotoğraf sanatçısı, hatta ressam,birbirinden farklı sporla uğraşan, Uçak kulllanabilen, yamaç paraşütü yapan, buz pateni kayan, kayak yapabilen, ata binen, dalgıçlık yapan, teniste başarılı...Türkçeyi çok iyi konuşabilen, yabancı dili çok iyi olan, kendi ülkesinde  gezilecek yer bırakmayıp yurt dışınıda gezmeye başlamış, evli... mutlu... çocuklu... :) vs. vs.

yazarken bile kendime şaştım bunların hepsinde çok çok iyi olduğumu hayal eder dururdum hep...

Sonra bundan 3 yıl önce dedimki neden boş boş geçiyor zamanım madem bu kadar çok şey istiyorum ne bekliyorum...

Başladım araştırma yapmaya zira bunların çoğu zahmetli,uzun zaman emek ve para isteyen uğraşlardı. Halk eğitim Merkezleri, İsmek, Seymer gibi yerler, dernekler, ucuz, İndirimli Kurslar bir çoğunuda uygun fiyata buldum.


Dans Kursuyla başladım.  ;)

Eyüp'te  İlke Kültür Folklor Gençlik ve Spor Kulübü diye bir yer bulduk üç arkadaş gittik tanıştık gördük ki ortam çok sıcak bizi de aileye kabul ettiler. arkadaşımızdan biri halkoyunları grubuna katılırken biz modern dans grubuna katıldık.


Halkoyunları grubuna katılmadım çünkü ortaokul ve lisede toplam 6 yıl oynadım, öğrendim, yarışmalara katıldım.
 
Tuncay VURAL ve İnci VARDAR hocalarımızla beraber inanılmaz güzel vakit geçiçerek öğrendik. Dans ederken hiç yorgunluk hissetmeyenlerdenim. haftanın tüm yorgunluğunu alıyordu. ders bitiminde öyle hemen eve gitmiyorduk hep beraber mangal partileri, yemeğe çıkmalar farklı aktivitelerle dostluğumuz daha da pekişiyordu. ahhh ahhhh nasıl da özledim şimdi şu satırları karalarken. Bildiğin aile gibiydik.
 
Neyse gelelim modern dansa; "Modern Dans, bir şeyleri kalıplar içinde görmek yerine,  sadece kalıpların kırılması fikriyle yola çıkmayıp , özüne yoğunlukla Baleden ,müzikten,tiyatrodan , kısacası sanatın her dalından her parçayı alarak yaratıcılığın enginliği içinde birbirine harmanlamak"  (alinti)

Bu dans kursunda;
Salsa, Rock'n Roll, Pop gibi farklı dans çeşidini bir arada öğreniyor, kareografı yapılarak sene sonunda sahnede sunma şansı buluyoruz. ( size yıldız olma şansı tanıyor )

daha uzun yıllar gitmek isterdim ama sırada bekleyen bir sürü hayal vardı. bir sezonla yetindim .